Şanlıurfa’nın Eski Adları ve Tarihi

Şanlıurfa’nın Eski Adları ve Tarihi

Fırat Nehri ile Dicle Nehri arasında kalan Şanlıurfa, kendi tarihi içerisinde birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Urfa’nın bilinen yaşayan ilk halkı olan Süryaniler Urfa’ya ‘Arami’ ismini, daha sonra Helenler ‘Edessa’, Araplar ise Ruha adını vermişlerdi. İsmin son hali olan Şanlıurfa ise Kurtuluş Savaşı’ndaki üstün başarılarının hatırası olarak Urfa halkına hediye edilmiş bir unvan olmuştur. Binlerce yıldır sahip olduğu tarih sayesinde Urfa’da köklü bir kültür yapısıyla karşı karşıya geliyoruz. Bu kültürü anlayabilmek için halkın süregelen gelenekleri, fikirlerini ve sanat varlıklarının toplamını aynı alan içerisinde inceleyeceğiz. Şanlıurfa’da yapılan arkeolojik kazılarda antik döneme ait yapı kalıntıları, tapınaklar, surlar, mozaikler ve birçok eser bulunmuştur. Tarih boyunca birden fazla medeniyet ve din etkisinde kaldığını ve çok zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu fark ediyoruz. Hem tarihsel hem coğrafi konum anlamında Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet bu noktada kesişir. Şehir bu yanıyla, inananları için kutsaldır. Şanlıurfa’nın mimarisi, bazı özel ve alışılmadık özelliklerle dikkat çeker. Örneğin, şehirdeki bazı geleneksel evlerin, “şar”, yani yer altı su kanallarıyla bağlantılı olduğu bilinmektedir. Bu evlerin altında bulunan su kanalları, yağmur sularını toplamak ve depolamak için kullanılır. Ayrıca, sıcak yaz aylarında evlerin serinlemesine ve içerideki nemin dengelemesine yardımcı olur. Bu yeraltı su kanalları, geleneksel Urfa evlerinin benzersiz bir özelliğidir ve şehrin sıcak iklimine uyum sağlamak için kullanılmıştır. Bu tür geleneksel mimari detaylar, Şanlıurfa’nın benzersiz kültürel ve iklimsel özelliklerini yansıtmaktadır.

Şanlıurfa’nın Eski Adları ve Tarihi Urfa’nın Uzun Tarihine Kısa Bir Bakış

M.Ö. 331’de Büyük İskender’in zapt ettiği Urfa, ardından Selefkoslar döneminde önemli bir şehir haline geldi. Selefkoslar, M.Ö. 2. yüzyılda şehre “Edessa” adını verdi. Bu dönemde, şehir suyu bol olduğu için “Edessa” adını almıştır. Osrhoene Krallığı döneminde (M.Ö. 132 – M.S. 244), Urfa bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürdü.

Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girdikten sonra Urfa, bir Roma şehri haline geldi. 244 yılında tamamen Roma egemenliğine girdi ve Bizans döneminde (395 – 637) Güneydoğu Roma’nın merkezi oldu.

Edessa/Urfa’da günümüzde bilinen en erken tarihli mozaik Roma İmparatorluğu’nun Vasal krallığı olan Osrhoene krallığı dönemine (MS 194) tarihlenen ve mitolojik figür olan Orpheus tasvirli  mozaiktir. Ayrıca şehrin merkezindeki Roma döneminden kalan mezarlık odaları, şehrin zengin tarihi ve arkeolojik mirasının bir parçasıdır. Bu mezarlık odaları genellikle kaya mezarları şeklinde olup, kayalara oyulmuş ve çeşitli dönemlere ait mezarlar içerir. Roma dönemine ait bu mezar odaları, genellikle dikdörtgen veya kare biçimindedir ve bazıları oldukça geniş alanlara yayılmıştır. Bu mezar odaları, Roma dönemindeki yerel halkın gömme ritüellerini ve mezar mimarisini yansıtan önemli bir arkeolojik kalıntıdır.

Urfa, 637-638 yıllarında Müslümanlar tarafından fethedildi. Emeviler döneminde (636-680) ve Abbasiler döneminde (749-750) Urfa, İslam hakimiyetinde kaldı. Ardından Hamdaniler, Numeyrilerve Selçuklular dönemlerini yaşadı. Emeviler dönemine ait önemli bir arkeolojik eser, Harran ilçesinde bulunan Harran Üniversitesi’dir. Bu üniversite, Emeviler döneminde 8. yüzyılda kurulmuş olan dünyanın en eski üniversitelerinden biridir. Harran Üniversitesi, İslam dünyasında bilim, felsefe, astronomi ve tıp gibi alanlarda önemli bir merkez olmuştur. Özellikle Arapça, İslam hukuku ve matematik alanlarında döneminde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Harran Üniversitesi’nin kalıntıları, Emeviler döneminin bilim ve eğitimdeki ilerlemelerini yansıtan önemli bir tarihi eserdir.

Haçlı Kontluğu döneminde (1098-1144) Urfa, Haçlıların egemenliğine girdi. Daha sonra Zengiler ve Eyyubiler dönemlerini yaşadı. Safeviler döneminde (16. yüzyıl başları) Şii mezhebine karşı mücadele verdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçtikten sonra Urfa, bir Osmanlı sancağı olarak Halep eyaletine bağlandı. Cumhuriyet döneminde, Urfa’nın işgal altındaki dönemi yaşandı ve kurtuluş mücadelesi sonucunda 11 Nisan 1920’de Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlandı.

Geçmişten Bugüne Arkeolojik Kazılar

Şehirde yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserler, geçmişin izlerini günümüze taşımakta ve bu eserlerin sergilendiği müzeler, ziyaretçilere Şanlıurfa’nın tarihini ve kültürel mirasını görsel olarak sunmaktadır. Haleplibahçe Mozaik Müzesi, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Göbekli Tepe gibi alanlar, şehrin zengin tarihini sergileyen önemli mekânlar arasındadır. Şehirde yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserler, geçmişin izlerini günümüze taşımakta ve bu eserlerin sergilendiği müzeler, ziyaretçilere Şanlıurfa’nın tarihini ve kültürel mirasını görsel olarak sunmaktadır. HaleplibahçeMozaik Müzesi, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Göbekli Tepe gibi alanlar, şehrin zengin tarihini sergileyen önemli mekânlar arasındadır. Balıklıgöl’de sergilenen “Urfa Adamı” heykeli, insanoğlunun tarih sahnesine çıkışının sembolü olarak kabul edilir. Bu dikkat çekici eser, insanlığın kökenlerine ışık tutan önemli bir tarihî belgedir. Şanlıurfa’nın zengin kültürel mirasının bir parçası olan bu heykel, insanlığın evrimini ve erken dönem sanatının gelişimini yansıtan bir anıttır. Balıklıgöl çevresindeki mistik atmosferle birleşen “Urfa Adamı”, ziyaretçileri derin düşüncelere sevk eden bir yapıttır.

Şanlıurfa Müzesi’nde bulunan minik göz heykelleri, insanlık tarihindeki görsel ifadenin en erken örneklerinden birini temsil eder. Bu küçük heykeller, tarih öncesi dönemlere ait olup, insanlık tarihindeki dönüm noktalarından birini işaret ederler. Şaşırtıcı derecede ince işçilikleriyle dikkat çeken bu eserler, insanın duygusal ve dini bağlamdaki gelişimini anlamak için çok önemlidir. Heykeller, insanın çevresini anlama ve ona anlam yükleme çabasının bir yansıması olarak görülebilir. Ayrıca, göz motifinin o dönemlerdeki inanç sistemlerindeki önemini göstermesi bakımından da dikkat çekerler. Göz, birçok kültürde hayati öneme sahip bir sembol olarak kabul edilmiştir; koruyucu bir sembol, güç ve bilgelik kaynağı olarak yorumlanmıştır. Bu heykeller, gözün bu dönemlerdeki dini ve kültürel anlamlarını daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olur. Şanlıurfa Müzesi’ndeki bu benzersiz eserler, ziyaretçilere insanlık tarihindeki başlangıç noktasına dair çarpıcı bir bakış açısı sunarlar ve antik çağlardan günümüze uzanan bir yolculuğa davet ederler.  

Bölgenin Tarihini Keşfetmek İsteyenlere Rota

Şanlıurfa’yı ziyaret edecek arkeoloji severler için bir dizi önemli nokta bulunmaktadır. Öncelikle, dünyanın en eski tapınak kompleksi olarak bilinen Göbekli Tepe, insanlık tarihine ışık tutması ve benzersiz mimarisiyle büyüleyici bir deneyim sunmaktadır. Haleplibahçe Mozaikleri Müzesi’ndeki Orfeus Mozaikleri gibi önemli eserler, antik döneme ait sanatın ihtişamını gözler önüne sererken, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde bulunan arkeolojik buluntular, bölgenin zengin tarihini anlamak adına kapsamlı bir bakış sunar. Harran Antik Kenti, dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olarak bilinir ve Arkeoloji severler için keşfedilmeyi bekleyen önemli bir alanı temsil eder. Burada, tarih ve arkeoloji meraklıları antik döneme ait yapıların kalıntılarını görebilir ve geçmişin izlerini takip edebilirler. Ayrıca, Balıklıgöl ve Mevlid-i Halil Camii, Şanlıurfa’nın dini ve tarihi önemini yansıtır ve ziyaretçilere mistik bir deneyim sunar. Son olarak, Karakoyunlu Ören Yeri gibi antik kalıntılar, bölgenin derin tarihini daha da zenginleştirir ve arkeoloji severlere keşif dolu bir yolculuk vaat eder. Bu yerler, Şanlıurfa’nın arkeolojik ve kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler için muhteşem bir seyahat rotası oluşturur.

Gelecekte Urfa’yı Neler Bekliyor?

Şanlıurfa’nın önümüzdeki yıllarda turizme katkı sağlaması için altyapı ve ulaşım olanaklarının geliştirilmesi, turizm altyapısının güçlendirilmesi ve tanıtım çalışmalarının artırılması gerekmektedir. Ayrıca kültürel etkinliklerin desteklenmesi, doğal ve tarihi alanların korunması ile alternatif turizm olanaklarının sunulması da önemlidir. Bu adımlar, Şanlıurfa’nın turizm potansiyelini artırarak ekonomik kalkınmasına ve yerel halkın refahına katkı sağlayacaktır.

Yağmur Güldal

25.02.2024