Türkiye şu anda yüzde 46’sı çocuk olmak üzere 3,7 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Mültecilerin yaklaşık 1,2 milyonu okul çağında iken, 5 yüz bine yakını beş yaş ve altı. 2011 yılından beri devam eden Suriye iç savaşında en ağır bedeli ödeyen çocuklar oldu. Okullarda yetersiz devam oranları ve aileler için finansman eksikliği çocuk işçiliği konusunda endişelere neden oluyor.
Dört yaşındaki Fatma, İstanbul’da yeni bir hayata başlamak için iç savaştan kaçan Şamlı Suriyeli mültecilerin Türkiye doğumlu çocuğu.
Fatma akıcı bir şekilde Türkçe konuşuyor ve anne-babası, Suriye ile bağını sürdürmek için bazı Arapça kelimeleri ezberlemeye teşvik ediliyor. Paralarının çoğunu düzgün bir anaokuluna gidebilmesini sağlamak için kullandılar, ancak karşılaştıkları yabancı düşmanlığı nedeniyle çocukları artık okula gitmek istemeyen diğer Suriyelilerin hikayelerini duyduklarını söylüyorlar.
Suriye iç savaşının 10. yıldönümü yaklaşırken, komşu Türkiye’ye kaçan birçok mülteci çocuk hala zorluklarla karşı karşıya. Başka bir kayıp nesil olmadıklarından emin olmak için daha fazla çabaya ihtiyaç var.
Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana, yaklaşık 6,6 milyon insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve 6,1 milyon kişi ülke içinde yerinden edildi.
Türkiye şu anda yüzde 46’sı çocuk olmak üzere 3,7 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Mültecilerin yaklaşık 1,2 milyonu okul çağında iken, 500.000’ne yakını beş yaş ve altı.
Türk okullarına kayıtlı olanlar çoğunlukla topluma entegre olmak için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar, ancak birçoğu hala akranları ve diğer öğrencilerin aileleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor. Ayrımcılık Türkiye’deki Suriyeli çocukların yaklaşık yüzde 35’inin okula gitmemesinin nedenlerinden biri
Resmi rakamlara göre 2019 yılında 720.000 Suriyeli çocuk inşaat, mobilya ve tekstil gibi tehlikeli sektörlerde çalışıyordu. Birçoğu fabrikalardaki yangınlarda öldü ve büyük bir kısmı ise işleriyle ilgili sağlık sorunlarından muzdarip.
Türkiye’nin kapasitesi yetersiz
İstanbul’daki Türk-Alman Üniversitesi’nde profesör olan Murat Erdoğan, Arab News’e verdiği demeçte Özellikle 12 yaşını dolduran Suriyeli mülteci aileler, çocuklarının çalışmasını ve ailenin gelirine katkıda bulunmasını tercih ettiğini söyledi.
Save the Children tarafından Salı günü yayınlanan ve Ürdün, Lübnan, Türkiye ve Hollanda’daki Suriyeli mülteci çocuklarla anket yapan bir rapora göre – COVID-19 salgınının başlamasından bu yana ilköğretim düzeyinde okula kaydolma yaklaşık yüzde 10 azaldı.
Aynı rapora göre, Türkiye’deki kentsel hanelerde yaşayan Suriyeli ailelerin yaklaşık yüzde 64’ü yoksulluk sınırına yakın veya bu sınırın altında yaşıyor, ancak Türkiye’de ankete katılan çocukların yalnızca yüzde üçü Suriye’ye dönmek isteyeceklerini söyledi.
Prof. Erdoğan, pandeminin Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukları sadece öğretmenleriyle insan etkileşimlerini kaybetmekle kalmayıp birçoğunun uzaktan eğitime erişmek için gerekli donanıma sahip olmadıkları için çok etkilediğini söylüyor.
Erdoğan, ‘Her mülteci öğrencinin Türk eğitim sistemine maliyeti yaklaşık 1.000 $. Türkiye’deki tüm Suriyeli mülteci çocukları kapsamak için yaklaşık 1.500 yeni okul inşa edilmeli ve 60.000 yeni öğretmen istihdam edilmelidir. Öncelikle Türkiye kapasite probleminin üstesinden gelmelidir. Aksi takdirde kayıp kuşak olması muhtemeldir’ dedi.
Türkiye’de vatandaşlık verilmeyen Suriyeliler “geçici koruma” statüsüne sahip olarak sınıflandırılıyor. Bu belirsiz etiket, çoğu zaman onların işgücüne katılmalarını veya diğer destek sistemlerine erişmelerini engelliyor ve çoğu, Ankara’nın Suriye rejimi veya Avrupa Birliği ile bir anlaşmazlığa düşmesi halinde zorla sınır dışı edilme veya tutuklanma korkusu içinde yaşıyor.
2019’da Türk polisi, İstanbul’daki belgesiz göçmenleri ve mültecileri hedef alan çeşitli operasyonlar gerçekleştirdi ve gerekli belgeleri olmayanları geçici mülteci kamplarına veya başlangıçta kayıtlı oldukları şehirlere transfer etti.
Kayıp kuşak
Ankara merkezli düşünce kuruluşu TEPAV’da göç politikası analisti Omar Kadkoy’e göre, Suriyeli çocukların artık çalışmaya zorlanmamasını ve eğitimlerine devam edebilmelerini sağlamak için aşılması gereken birbiriyle bağlantılı birkaç engel olduğunu söylüyor;
Birincisi, Suriyeli istihdamının Türkiye işgücü piyasasındaki kayıt dışı niteliği: 800.000 ila bir milyon Suriyelinin çalıştığı tahmin edilirken, bunların sadece 64.000 kadarının çalışma izni var. Kayıt dışı çalışmak, finansal güvenliği engelleyen sömürü ile ilişkili. Türkiye’nin çalışma izni düzenlemelerini değiştirerek daha fazla sorumluluk ve kusur işverenlere yönelmeli.
İkinci konu, Şartlı Eğitim İçin Nakit Transferleri (ŞEY) programının yetersizliği. CCTE, AB tarafından finanse edilen en büyük insani eğitim programı ve çocukları okula düzenli olarak devam eden Suriyeli ailelere mali destek sağlıyor. Kadkoy, kayıp kuşak tehdidinin kontrol altına alınması için daha fazla fon bulunması gerekiyor’ dedi.
Rabia AYKUT